İskender Giray: İstanbul şakaya gelmez, hazırlıksızsan yutuverir. Ruhunu hissederek yaşamak esas olmalı, aksi halde geriye şu an sadece beton yığını ve kaos kalır..
İlk kez Moda Caddesi üzerindeki “Ağaca Ağıt” heykeliyle dikkatimi çekmişti.. Sonra yan sokağımdaki atölyesini keşfettim. Daha sonra da gazeteci Nuh Köklü anısına yaptığı heykeli..
Sanatçının düşündürenini severim. İnsanları şaşırtmayı başarmaları, algılarını zorlamaları bei mutlu eder.
İskender Giray yaptığı sokak heykelleriyle bu misyonu taammüden yüklenmiş bir sanatçı. Demir ve metal borulara sözünü geçirebiliyor olması fizik mühendisi olmasından da kaynaklanıyordur belki ama İskender Giray’ın elinde can buldukları bir gerçek.
Ne zamandan beri heykel çalışıyorsunuz?
8 yıldır tam zamanlı olarak diyebiliriz… Öncesinde de tatile çamur götürüp, insanlar denize girerken, kaldığım bungalovun önünde tatil boyunca figür çalışmışlığım vardır veya bir bıçak, biraz ip ve sazlıklarla, yine insanlar suda oynarken tatilimi geçirmişliğim…
Heykellerinizin değişim ve gelişimini kendi gözünüzden değerlendirebilir misiniz?
Bu konuda daha önce böyle bir soruya verdiğim cevabı tekrarlayacağım.. Metaller ağır elementlerdir. Yıldızlar kütle çekimiyle merkezlerine doğru kendilerini sıkıştırır. Çok sıkışıp içindeki küçük atomları birleştirerek daha büyük bir atom türetir. Bu şekilde enerji üretirler ve yine bir kısmını aynı sürecin tekrarı için kullanırlar. Bu zincir birleştiremeyeceği büyüklükte atomlar oluşuncaya kadar sürer. Güneş, dünyada bulunan ağır element yüzdesine ulaşamadan sönecek. Yani o demirler, bakırlar, altınlar, bizden çook önce güneşten çok daha büyük bir yıldızda oluştular… Çok yaşlılar, milyarlarca yıl yaşındalar… Bizden sonra da dönüşümde kalacaklar. Biz de içimizde bu elementleri barındırırız. Dolayısıyla biz de aynı dönüşümün daha kısa süreli uğrak noktalarıyız… Onlar bizim temel parçalarımızdan, yani biziz… Dolayısıyla bizde duygu olarak da karşılıkları var…
Mutluluk ve sanatı nasıl ilişkilendirebilirsiniz?
Beşiktaş Çarşı’da, Kadıköy Rıhtım’da rakı içmek lazım tabii. Kışın soğukta, vapurun kıçında çay sigara yaparken puslu havada martı izlemek. İstanbulda olduğum için şanslı hissettiren anlardan… ama betona gömmeye devam ediyoruz. korumuyoruz. yok ediyoruz. şehrimizi siliyoruz. Gelişmişlik AVM sanıyoruz. Her boşluğu her yeşili yok ediyoruz! Tek kaygısı para olan bir topluma dönüşüyoruz…
İstanbul için bir hayal projeniz var mı?