Taylan Akdağ: “Atmosfer Sanat Projeleri sanatın ve sanatçının itibarını ve eleştirel niteliğini geri kazandırmayı; kendi estetik kaygılarını, özerkliğini, formlarını sanata ve sanatçıya yeniden teslim etmeyi hedefleyerek yola çıkmıştır”
Taylan Akdağ, ressam – heykeltraş – dağcı… Lokomotif Kültür ve Sanat Derneği üyesi. Birlikte birkaç projede çalıştık. Plastik sanatlarda klasik sergi sunumuna alternatif yaratmak isteyen projeleriyle adını duyurmuş, üretken, çalışkan ve yetenekli genç bir sanatçı Taylan Akdağ. Doğada sanat projeleri gerçekleştiren Atmosfer Sanat Projeleri Grubu’nun da kurucusu…
Daha sonra 2011 yılında Armaggan Sanat Galerisi işbirliği ile “ Bir Genç Üretim -Everest Aladağlar” sergi performansını gerçekleştirdik. “Bir” sergisine katılan 20 sanatçının eserleri brandalara basıldı. Önce Everest ana kampa, ardından 20 dağcı ile Niğde Aladağlar’daki zirvelere çıkarıldı ve performans bir video ile belgelendi.
Yaklaşık 10 yıldır üç-altı yaş grubu çocuklarla heykel, seramik ve doğa yürüyüşü çalışmaları yapıyorum. Sekiz yıla yakındır engelli gruplarla sanat terapi eğitimleri uyguluyorum. Bu çok meslekli disiplinler bir araya geldiğinde beni her yeni gün yeni bir projeye yöneltiyor.
Kavramsal Sanat hakkındaki düşünceleriniz neler?
Nesneler, objeler veya toplum tarafından atıl olarak nitelendirilen binlerce form, sanatçının laboratuvarından geçerek yeni anlamlı kavramlar ortaya koyar. Performanslarımda kavramsal anlatım dilini kullanmak ifadelerimi çok güçlü kılıyor.
Atmosfer Sanat Projeleri 2012 yılında kuruldu. Ana hedefi, doğada ve birliktelik içerisinde sanat yapılması ve sanatın kendi sahip olduğu doğa-l temellerine geri oturtulmasıdır. Tıpkı Marx- Engels’in Hegel diyalektiği ayaklarının üzerine oturması gibi… Bu inisiyatife yön veren sorunsalları şöyle sıralayabilirim: Sanat sadece atölyede mi yapılır? Doğada üretimin sanatçının tahayyül gücüne etkisi var mıdır? Sanat sadece öğrenilmiş kurallar çerçevesinde mi yapılır?
Doğada üretim adına ilk kaleme aldığım ve gerçekleştirdiğim proje “İrtifa Atölyesi” dir. Bu projenin hedefi, sanatçının deniz seviyesindeki form algısının irtifayla birlikte ne gibi değişikliğe uğrayacağını araştıran bir laboratuvar oluşturmaktı. Üç dağcıyla birlikte 3500 metrelik bir zirveye bir metreküplük strafor (foamboard) çıkardık. Zirvede kendi heykel form algımla kendi işlerimden birini (bir hayvan figürü) yonttum. Vücudumda bir irtifa şoku yaşamadığımdan algımda da bir değişiklik olmamıştı. Deneysel bir projeydi. Farklı bir sonuca 5000 metre ve üzeri dağlarda ulaşılabileceği sonucunu çıkarttım. Ucu açık kalan bu proje başka projeleri uygulamak üzere yeni fikirleri doğurdu…
Marjin Art |
Atmosfer Sanat Projeleri 29 Eylül 2012’de Belgrad Ormanları’nda, 12 sanatçının katılımı ile start almıştır. Oniki sanatçı yanında getirdiği ya da doğadan edindiği malzemeler ve oluşturduğu düzeneklerle ürettiler eserlerini. Bir açık hava sergisi gerçekleştirildi.
15 Şubat- 16 Mart 2013 Marjin Art Sanat Galerisi’nde Atmosfer Sanat Sanatçıları, doğanın sürekli bir değişim, yenilenme ve devinim halinde bir canlı yapı olduğundan yola çıkarak, ‘Ölü müdür Doğa?’ sorusuna cevap bulmak üzere resim ve heykel dillerini kullanarak eserler ürettiler.
Doğa-l Biçimler Adası – Bozcaada’da 14 – 23 Haziran 2013’te mini bir sempozyum düzenlendi: Sanatçı, kullandığı malzemenin formunu değiştirmeyi ve kendine göre şekil vermeyi amaç edinir. Yalnız kullandığı cisme ya da malzemeye şekil vermekle kalmaz; sanatçı kendi etrafında yer kaplayan dünyasına da şekil verir o esnada. Kendisi için doğal olmayan hiçbir şeyden faydalanmaz. Kendine doğal gelmeyen bir eser de ortaya koymaz, eserleri kendi hayal dünyasından doğmuş olsa bile.. Kendini görüntülerin yanıltan dünyasından uzaklaştırır, öze yakınlaştırır. Yapaylık yanıltıcı olmanın da ötesinde mizahidir. Bir kitle üretimi haline gelen ve tekdüzeleşen sanat anlayışına ve tekdüzeleşen hayat formlarına başkaldırır..
Bozcaada Sanat Galerisi ve Bozcaada Belediyesi’nin katkısı ile gerçekleşen bu projede dört sanatçı ve bir sosyolog (Özlem Yalçınkaya) yer aldı. İki sergi düzenlendi. Sanatçılar canlı performans gerçekleştirip aynı zamanda, seramik atölyesi çalışması ile etkinliğe yörede yaşayan sanatçıların da katılımını sağladı.
Bozcaada Doğa-l Biçimler Adası Sempozyumu. Katılan sanatçılar: Taylan Akdağ, Kerim Ağralıgil, Seda Yalçın, Erim Bikkul, Hakan Bayer, Belgin Şahin |
18Ağustos 2013’te Edremit Zeytinli’de Akademi Zeytinli ve Zeytinli Belediyesi’nin katkıları ile bir sempozyum gerçekleştirdik. Beş sanatçı ve bir sosyoloğun ortak çalışmaları sonucunda, ‘Doğa-l Öz Biçim’ projesi can buldu. Akademi öğrencilerinin katılımı ile atölye çalışmaları gerçekleştirildi. Projemiz amacına ulaşmış, ortak bir bilinç sayesinde, sanat hümanist değerlerine kavuşmuş ve sanatın kendi saygınlığına yaraşacak bir yapı – yıkım gerçekleştirilmiş oldu.
Yapı-yıkım?
Derrida’nın yaptığı gibi bir yapı-yıkım gerçekleştirdik. Nesneleri yeniden kavramsallaştırarak. Sahip olmadıkları ve olamayacakları özellikler yükleyerek… Hümanist ve eleştirel bir bakış açısı ile çözümledik. Kendi dilimizi ortaya koyduk.
“Sanat eseri bir meta değildir”i de vurgulamış oldunuz…
Evet. Sanat eseri, sanatçının kendinden bir parçadır, bir meta değil. Sanatçı ise, toplumsal değerlere sahip, kolektif bilincinin taşıyıcısı ve kendi eylemlerinin bilinçli öznesidir. Kent ortamında kendi doğallığını ve doğasını koruyan bir yaratıcıdır… Bu sürece bir reaksiyon olarak, Atmosfer Sanat ‘sanat sanat içindir’ anlayışı ile hareket edip, sanatın ve sanatçının itibarını ve eleştirel niteliğini geri kazandırmayı; kendi estetik kaygılarını, özerkliğini, formlarını sanata ve sanatçıya yeniden teslim etmeyi hedefleyerek yola çıkmıştır.
“Sanat sanat” için midir?
Sanatçı eserini üretirken, ayakta kalabilmek ve piyasada tutunabilmek için eserlerini kendisi için üretemiyor ve eseri tıpkı bir ‘meta’ gibi en yüksek parasal değeri sağlaması için, piyasaya teslim ediyor. Aynı doğrultuda, sanatçı eserini kendi istediği gibi, kendi ruhunu ve zihnini besleyecek şekilde değil de, eseri satın alacak tüketici ya da başkalarına ulaştıracak aracının iştahını kabartacak şekilde üretmeyi tercih ediyor ya da tercih etmek zorunda kalıyor. Bu şekilde sanatçı, eserin kendi üretimi ve kendinden izler taşıyan bir ‘şey’ olduğunu unutuyor ve karşısındakinin dikkatini çekecek, eserin alımını kolaylaştıracak ve satın alma dürtüsünü tetikleyecek bir ‘arzu objesi’ olarak görüyor. Bu haliyle sanatçı, kendi emeğine yabancılaşıyor.
III. Zeytinli Plastik Sanatlar Sempozyumu |
Sanatçı eserini üretirken, en büyük sorunu eserinin satılabilmesi ve kendisinin hayatını idame ettirebilmesi oluyor. Bu nedenle, hazırlık evresinde ve üretim evresinde sanatçı, eser üretmenin ve sanat yapmanın kendine verdiği ve vereceği hazzı unutuyor ve sadece eser üretme sürecine herhangi bir zihinsel aktivite ögesi taşımayan mekanik bir işlemmiş gibi odaklanıyor. Yaptığı çizimler, boyamalar, yontmalar vs. kendi duygularını, paradigmasını, ideolojisini yansıtan birer hareket olmaktan çıkıyor ve sürekli kendisini tekrarlayan, monoton, mekanik birer hareket halini alıyor. Sonucunda, sanatçı eser üretme işine yabancılaşıyor ve bilinçsizleşme baş gösteriyor.
Sanatçı piyasaya “eser” sunabilmek için nelerden vazgeçiyor?
Müzayede, fuar, sergiler hakkında ne düşünüyorsunuz?
Müzayede, fuar ve galerilerin neden olduğu biçimde, sanatçı da işgücü piyasasına girmeye çalışan bir birey gibi, spekülatif sanat piyasalarına girebilmek için, diğer sanatçı arkadaşları ile yarışmak zorunda kalıyor. Üretme süreci, kolektif bir genel çabanın ürünü olan yapıcı ve bilinçli bir sosyo- ekonomik aktivite olmaktan çıkıp, eserlerin ticari bir meta haline gelmesini sağlayan rekabetçi piyasa koşullarına dönüşüyor. ‘En güçlünün ayakta kalacağı kaygısının, genel geçer ve kabul görür bir düşüncenin yaygın olduğu bir ortamda, paylaşımcı ve yapıcı ne kadar öge varsa terk ediliyor ve yerini diğer meslektaşları ya da insan kardeşlerini pazara girmeye çalışan ve kendi kazancından çalacak olan birer ‘rakip’ olarak gördüğü bir toplumsal yapı alıyor. Vahşi kapitalizm ve neo-liberalizmin gölgesinde, ayakta kalmak için her yol mubah… Sanatçı, kendi insan kardeşine yabancılaşıyor.
Taylan Akdağ, “Güncel Yaşam Serisi 4”, 120×120, Tuval üzeri akrilik, 2013 |
Projeleriniz bu yabancılaşma ve bozulmaya mı dikkat çekiyor?
Kente ve kentselleşmeye karşı mısınız?
Atmosfer Sanat olarak doğru başlangıç noktasının Feuerbach ve Marx’ın yabancılaşma (alienation) kavramı olduğuna inanıyoruz. Bilindiği üzere, yabancılaşma birbirinden farklı evrelerden oluşuyor ve bu evreler sonucunda kişi/işçi/sanatçı kendi üretmiş olduğu ve kendisinin bir parçası olan kendi eserinden/ürününe yabancılaşarak, onu pazarda değiş-tokuş döngüsüne girmek üzere (piyasa koşullarına adapte olacak şekilde) kendinden başka kişilere/aracılara/sisteme teslim ediyor. Bu anlamda, sanat kapsamı ile düşünmek gerekirse;