Devabil Kara: “Genç sanatçılar iki seçenek arasında bırakılmıştır: Ya bu eğlence cemaati içinde yer alacak, ruhlarını satarak sanatçı olacaklar ya da sorgulayarak bunun dışında kalacaklar…”
Devabil Kara, Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Resim Bölümü öğretim üyesi. Fotoğraf: Adil Gültekin |
17. yy Hollanda’sının muhalif sanatçısı Rembrant, çağının burjuva toplumunda sinsice planlanan haksızlıkları, patlak veren çelişkileri görmüş ve resmine aktarmıştır. O, çizdiği desenleriyle, yaşlıların, çalıştırılmaktan mahvolmuş köylülerin, yoksul annelerin, harap kulübelerin, kısaca bütün ruhuyla kattığı acılı bir insanlığın görüntülerine tanıklık etmiştir. Günümüzde bu duyarlılığı Kolombiyalı sanatçı Fernando Botero’da görebiliriz. Botero, Irak’ın İşgal edilmesi sonucu Abu Garip Hapishanesi’nde Amerikalı askerlerin Iraklı tutuklulara yaptıkları işkenceyi konu alan bir dizi resim yapmıştır. Botero, 2004 yılında tamamlanan bu resimleri Amerika’daki herhangi bir müzeden davet almadıkça sergilemeyeceğini söylemiştir. “Bu resimleri hiçbir ticari amaç gütmeden yaptım. İnsanların çektiği acıların, karşı karşıya kaldıkları aşağılanmaların üzerinden para kazanmayı düşünemem. Bu resimleri bazı kişilerin özel koleksiyonunda oturma odasına asılsın diye yapmadım, bu resimler müzelerde sergilenmeli ve insanlık ayıbının unutulmasına olanak vermemeliler” der Botero.
“Çaresizliğin Gösterişli İlişkiler Sarmalı ile Kutsanması” neon çalışma, 600 x 400 cm, |
Umberto Eco’nun sanat tanımına göre, sanat eseri ortaya konulduğunda sanatçısından büyük ölçüde bağımsızlaşır, izleyici ile her buluşmada yeniden üretilerek bir kültür öğesi olarak yerini alır. Oysa günümüzde sanat eseri iddiasıyla üretilen çoğu iş karşısında estetik reaksiyon göstermenin ötesinde, sıradan ve duyumsal bir tepkide bulunmamız söz konusu bile değil. Yeni teknolojinin olanaklarını ve hazır bilgiyi devşirerek popüler olanın peşinden bilinçsizce koşan genç sanatçıları güncel olma adına destekler görünenler, bu sanatçılar için güvenilir olmayan bir ortam oluşturmaktadırlar. Küresel sermayeye direnmediği sürece, güncel sanat; paranın ve büyük sermayenin, dolayısıyla küratörlerin şemsiyesi altında bir gölge olarak kalacak, asla kendi dilini, dünyasını oluşturamayacaktır.