Zazü Monologları – 4 “Kaşı gözü dağıtmadan işi bilene bırakmak en sağlıklısıdır. Beyninizin, gönlünüzün kevgirinden geçirmek şartıyla hiç tanımadığınız bir kişinin sizin hayatınızda neleri fark ettirebileceğine şaşıracaksınız.”
Neredeyiz? Doğru yerde miyiz?
Zaman eksik mi, yoksa yanlış mı bilemiyoruz. Gümbür gümbür geçen hayat tepemizde tamtamlar çalarken sabıkalı işlere girişme meylimiz var ama kabalarımız yemiyor, değil mi?
Sakin ve huzurlu diye nitelendirdiğimiz hayal-hayat gemimiz hep çalkantılı, hep gelgitli sularda. İşin güzel tarafı, hayatın sıkılmaya hiç mahal vermiyor olması. İyi ya da kötü, aşılası hep yeni bir merhale çıkarıyor karşımıza.
Sınavlardan geçiyoruz, hastalıkları atlatıyoruz, evleniyoruz, boşanıyoruz, davetler veriyoruz, seyahatlere gidiyoruz, birinin yolunu bekliyoruz, bir borç alıyoruz, bir borç kapatıyoruz. Uğraş babam uğraş. Sonra bir bakmışız on sene, otuz sene, bir ömür geçmiş.
Peki, hatalarımızı sevebiliyor muyuz? Seneler evvel hatalarıma ilan-ı aşk ettiğim kısa bir şiir;
Teşekkürler Hatalar
Dizip de geçmişi
Boynumda
Uzun ipliğin ilmeklerine
Salkım saçak
Oturtup hataları
Yitenleri…
-Başköşe sizin
Konuşup
Yüzüyoruz
Köpüğünde
Demli kahvenin
Öteleri eşelemekten
Hayıflanıp söylenmekten öte
Tokalaşıyoruz
Barışıyoruz
-İki el benim
Teşekkürler hatalar
Bahçemde açan çiçekler ki
Pıtrak pıtrak şimdi
Beslenip
Yaşlarınızın neminden
Filizlenen bir dem ki
O benim