Ahmet Uhri: “Etnik ve dini kimliklerden uzak, bütün Yakındoğu halklarına ait, ancak kimsenin sahiplenemeyeceği, sahibi olmakla övünemeyeceği, tarih öncesinin katmanları arasına gizlenmiş bir öyküyü barındırmakta Tarhana ve Keşkek”
“Yeme içme arkeoloğu” diye bir şey olduğunu duyduğum andan itibaren araştırma yaptığım her yerde onun ismiyle karşılaştım.
Dokuz Eylül Üniversitesi Arkeoloji Bölümü Prehistoria Ana Bilim Dalı’nda Yrd. Doç. Dr. Ahmet Uhri.
Kitapları, araştırmaları, seminerleri, Metro Gastro Dergisi yazıları, (sosyal medyadan izlediğim kadarıyla) hoş sohbeti, hınzır şakaları, kültür turları ile tanınıyor..
İstanbul’da yaşamıyor. Yüzyüze görüşemedik. Daha çok şey sorulabilirdi.. ama bu röportaj da bu haliyle güzel.. En azından sizi yepyeni konularla tanıştıracak…
Arkeolog ve gıda mühendisi olmak sizi nerelere götürdü?
Lübnan asıllı bir romancının, Amin Maalouf’un Tanios Kayası adlı romanından bir alıntıyla söyleyecek olursam: “Kiçk sözcüğü bir takma ad değildi, bir çeşit koyu çorbanın adıydı. Tarhana çorbasını andıran. Çok eski mutfak kültüründen bir parça. Kfaryabda’da, yüz yıl, bin yıl, yedi bin yıl önce nasıl pişiriliyorsa, bugün de öyle pişiriliyor. Keşiş İlyas, Tarihçe’sinde, yerel adetlerden söz ederken ona çok geniş yer veriyor. Buğdayın sütü nasıl emmesi gerektiğini, günlerce büyük güveçlerde nasıl pişmesi gerektiğini ayrıntılarıyla anlatıyor. ‘Böylece kiçk denilen hamur elde ediliyor, çocukların bayıldığı bir hamur bu, hamuru balkonlara, koyun postunun üzerine seriyorlar kurusun diye… Sonra kadınlar elleriyle bu hamuru ovalayıp parçalıyor, kış geceleri için saklıyorlar.’ Sonra, kaynar suya bir parça atmaları yeterli oluyor.”
Not: Kiçk sözcüğü keşkeğin Lübnan’daki adıdır.
Bir gün herkes ada ekmeğini Ada’da tadacaktır…
En sevdiğiniz yemekleri sorabilir miyim?
Bulunduğum yerdeki yerel yemekler.. Şu anda Siirtteyim örneğin.. Siirt’in Perde Pilavı ve Büryan’ı, İskilip’in (Çorum) İskilip Dolması, İzmir’in rakı-balık-otları…