Ömer Muz: “Resmettiğim İstanbul, Sait Faik’in, Orhan Veli’nin, Salah Birsel’in İstanbul’u…
Suluboya, 34 x 24 |
İstanbullu musunuz Ömer Bey?
Suluboya çalışıyorsunuz. Zoru seçmişsiniz.
Tam olarak tarihini veremem. Resim yapma duygusu çocukluk dönemimden başlayarak olgunluk dönemimde de devam eden bir tekamül süreci. Hiç tamamlanmayan bir süreç. Sanatta durmak yoktur. Kendini sürekli aşmak ve yenilemektir sanat.
Peyzaj’larınızı yerinde mi, fotoğraftan mı çalışıyorsunuz?
Belgesel çalışıyorsunuz.
Evet resimlerimdeki bu tadı seviyorum. Zaman zaman ironik mesajlar vermeyi de seviyorum. Geçmiş-gelecek arasındaki doku değişikliklerini resimlerime yansıtmak istiyorum. Benim İstanbul’um çocukluk dönemimin, anılarımın İstanbul’u. 50’ler, 60’lar… 80’lerdeki korkunç değişime kadarki bölüm yani…
Şanslıyız.
Yapılsaydı ne değişirdi?
Günlük yaşamın her alanına yansıyan davranış biçiminden tutun da tiyatrosu, sineması, mimarisi, plastik sanatlarına kadar çok şey değişirdi. Sokaklarımızın, bahçelerimizin, balkonlarımızın estetik bir duruşu yok. Rant avcılarına teslim edilmiş bir şehir oldu artık. Sanattan yoksun bırakılmış kesimler. Estetikten yoksun tavırlı insanlarımız… Batı medeniyetlerinde böyle değil. En basitinden sokaklarımıza bakalım. Kış gününde giyim kuşamda herkes koyu renkleri tercih etmiş. Siyahlar, kahverengi ve grilerle karanlık iç dünyalarına sahip gibiler. Ana babalarımızdan aldığımız eğitimde bile “kir göstermesin” anlayışı var.
İstanbul doğru sanat eğitimi almış bir insanla nasıl olurdu?
Bu bir çelişki değil mi?
Bu yorum bir blog yöneticisi tarafından silindi.
Tüm kalbimle katılıyorum