Deniz Tunç tasarımlarının herbiri sanat nesnesi…
Hayranı olduğumuz ışıklarınızın bu kadar çok beğenilmesinin nedeni ne?
Işıklarımın ruhları, hikayeleri var. Endüstriyel değiller. Yaşanmışlık duygusu yaratan heykelsi yapıları, ustalıklı el işçiliği ve dokuları sayesinde tasarımlarım birer sanat nesnesi olarak algılanıyorlar. Sevilmeleri bundandır sanıyorum. En azından ben öyle oldukları için seviyorum.
Ben de! Ellerinize sağlık. En çok ilgi görenler Çintemani ve Saltanat galiba değil mi?
Taklitlerini yapmaya çalışanlarını görüyorum…
Nişantaşı Güzelbahçe Sokak’taki ilk yerimi açtım. Onuncu yılımızda Abdi İpekçi Caddesi’nde bugünkü yerimize taşındık.
Kendimi « ambians danışmanı » olarak nitelendiriyorum evet. Mekanı sıcak ya da soğuk, yaşanır kılmak, istenen anlamı yaratmak teknik başarıyla gerçekleşiyor. Birden fazla objenin “birlikteliği ve kendiliğindenliği” ambians danışmanının işidir. Mekana girdiğinizde hissedilen uyum ve oturmuşluk başarıdır.
Modayı takip ediyor musunuz? Trendler nasıl etkiliyor?
Globalleşmenin kendisine değil, yarattığı tekdüzeliğe karşıyım. modern tasarım dünyasına doğulu ruhumun izlerini taşıyacak alternatifler sunmak istiyorum.
Koleksiyonlarınızın herbirinin ayrı bir hikayesi var. Nasıl ortaya çıkıyorlar? Doğuş serüvenlerini anlatır mısınız?
Koleksiyonda « Mühür » isimli bir ışığınız var…
Evet. Mühür, Saltanat, Sadabad, Şehzade, Şems, Çintemani isimli ışıklar bu koleksiyondan çıktı. Sonraki koleksiyonların adı «Sarmal Fetih» ve «İstanbul » du. «Asimetrik Simetri»ise ilk kez Dubai’de Index 2010 Interior Design Fuarı’nda sergilendi. Bu koleksiyonun ana hatlarını simetrik düzende üst üste kaydırılan formlar oluşturuyor. Simetrinin asimetriye dönüştürülmesiyle görsel bir sarsıntı yaratmaya çalıştım. Önceki koleksiyonlarımdan daha sade ve minimal, ama hareketli bir yapısı olan ürünler çıktı ortaya.
“3.Boyutla Raks” son koleksiyonunuz… Modern, yalın ve kültürel ihtişam çok tanıdık. Daha çok sehpa çalışmışsınız. Geometrik ve asimetrik formlar yoğun.
Pirinç, cam, ahşap gibi pek çok farklı malzemeyi aynı anda kullandığım bu koleksiyonda desenleri deforme ederek, sofistike doku ve formlar yaratarak çok sesliliği yakalamaya çalıştım. Oryantalist desenleri doku ve form olarak algılayıp onlarla optik anlamda oynadım. Zoom yaparak yeni bir üçüncü boyut algısı yarattım.
Hangi malzemeleri kullanıyorsunuz?
Işıktan paravana, kanapeden dresuara, sehpadan aynaya birçok dekoratif eşya ve aksesuarda kullandığım ana malzeme metal, pleksi, ahşap, deri ve kumaştır. Özellikle metali seviyorum. Metalin soğukluğunu ısıtmak benim işim.
Eski motifleri modern tasarımlara nasıl dönüştürüyorsunuz?
Seri üretimin soğukluğundan sıyrılıp, eski desenleri günümüze taşımak, unutulmuş tekniklerle yeniden hayat vermek, kültürümüzün kırılmış aynalarına yeni görüntüler aksettirmek istiyordum. Çok bilindik formları yeni bir tatda yorumlayıp heykelsi ışıklara ya da mobilyalara dönüştürmekten büyük keyif alır oldum. Motifleri grafik olarak parçalara bölüp zoom’layıp yeniden tasarlıyorum. Ürünlere baktığınızda doğrudan Osmanlı’yı ya da Selçuklu’yu algılamıyorsunuz ama oryantalist tadı alıyorsunuz.
Tasarım yeni alternatifler sunabilmektir. Yeni bir kapı açabilmek, yeni bir hikaye yazabilmektir.
İstanbul dışında hangi dünya şehirlerinde ve nerelerde tasarımlarınız var?
Aynalar son koleksiyonunuzda çok ihtişamlı bir yer kaplıyorlar. Seviyor musunuz aynaları?
Dizayn etmeyi hayal ettiğiniz özel bir mekan var mı?
İstanbul’un nesini seviyorsunuz, nesini sevmiyorsunuz diye sorsam?
Farklı kültürlerin ve çeşitliliğin birarada olmasının neredeyse simgesi İstanbul. Onu zenginleştiren karmaşıklığını seviyorum. Griliğini, ortasından geçen Boğazın renklerini seviyorum. Ama estetiğini, tarihsel dokusunu, gizemini bozan karışıklığı sevmiyorum.